Güneş lekeleri genellikle koyu ten rengine sahip olan kişilerde karşı karşıya kalınan koyu kahverengi renklerindeki lekelerdir. Alın, üst dudak bölgesi, çene, kollar, yanak, burun ve boyun gibi bölgelerde ortaya çıkan güneş lekeleri bireylerde kozmetik açıdan sorunlara neden olabilir.
Güneş lekeleri birçok farklı etkene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu etkenler arasından en önemli iki tanesi genetik yatkınlık ve güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmaktır. Bunlara ek olarak doğum kontrol ilaçları, gebelik, çeşitli ilaçlar, doğum kontrol ilaçları ve guatr hastalığı da bu etkenler arasına sayılabilir. Güneş ışınların lekelerin oluşumu kadar mevcut lekeler üzerindeki karartıcı etkisiyle lekelerin artmasına da yol açabilir.
Gebelik döneminde pigmentasyon olarak tanımlanan lekelerin ortaya çıkmasına gebelik maskesi denilir. Pigmentasyon tedavi edilmediği takdirde kalıcıdır ve kendiliğinden iyileşmesi söz konusu değildir. Pigmentasyon şikayeti bulunan hastalar bu lekelerin basit güneş lekeleri olup olmadığı ve oluşum nedenlerinin belirlenmesi noktasında mutlaka doktora danışmalıdırlar.
Güneş lekesi sorunu yaşayan hastalar detaylı bir muayene sürecinden geçirilerek, lekelerin derinin hangi tabakasında bulunduğu ve derecesi belirlenir. Elde edilen bilgiler doğrultusunda hasta özelinde en uygun tedavi seçenekleri belirlenir. Genellikle güneş lekelerinin tedavisi uzun bir süreçtir.
Gebelik ve lohusalık döneminde uygulanan tedavi, güneş korumalar ve bu döneme uygun krem tedavileriyle sınırlı olur. Bu süreçte alınması gereken önlemler arasında güneşten kaçınmak, kozmetik ürün ve güneş duyarlılığı yapacak ilaçların sınırlandırılması sayılabilir. Güneş koruyucu ürünler olarak doktor tarafından önerilen ürünler kullanılmalıdır. Kullanılan ürünler en az 15 faktörlü ve hem UV-A hem UV-B korumalı olmalıdır. Aynı zamanda dört mevsim kullanılmaları gerektiği unutulmamalıdır.
Tedavi amacıyla son derece sık bir şekilde kullanılan kimyasal soyucular arasında hidrokinon, azeleik asit, tretinoin ve kojik asit içeren ürünler ilk sıralarda yer alır. Bu ajanlarla tedavi süresi tek kimyasal ürün kullanıldığı takdirde uzun süreler alabilir.
Kimyasal peeling cilt lekelerinin tedavisinde etkili bir yöntemdir. Çünkü derinin üst tabakasındaki soyulma leke nedeniyle melanin pigmentinin yavaş yavaş kaybedilmesi söz konusu olabilir. Tedavi sırasında derin peelingler olası yan etkileri nedeniyle tercih edilmez. Peeling amacıyla kullanılan ürünler arasında alfa hidroksi asit, kojik asit, fenol, beta hidroksi asit ve salisilik asit bulunur. Kimyasal peelinglerin topikal kimyasal soyucularla birlikte kullanılması mümkündür. Tedavi kullanılan peeling ajanının özelliklerine göre 3 ila 8 seans şeklinde uygulanır. Kabuklanma, kızarıklık ve deri hassasiyeti en sık görülen yan etkiler olmasına karşın genellikle 3 ila 10 gün içinde bu yan etkiler geriler.
Leke Tedavisi Kişi Özelinde Planlanmalıdır
Cilt lekeleri farklı nedenlere bağlı olarak oluştuğundan tedavi yöntemlerinin farklı olması da doğaldır. Cilt lekeleri herhangi bir sağlık probleminden kaynaklanıyorsa öncelikle cilt lekelerinin altında yatan sağlık sorununun tedavi edilmesi önerilir. Doğru tedavi yöntemlerinin uygulanmasına bağlı olarak genellikle cilt sorunlarının büyük bir kısmının çözümlenmesi mümkün olur.
Cilt lekeleri cilt kanserinden kaynaklanıyorsa kişinin genel sağlık durumunun iyileştirilmesi amacıyla acilen tedaviye başlanması önerilir. Doğum lekeleri ve cilt pigmentasyon bozulukları genellikle tedavi gerektirmemelerine karşın kozmetik nedenlerle tedavi talebine sıklıkla rastlanır.
Dondurma ya da kriyoterapi tedavisi likid nitrojen ya da karbondioksit karıyla uygulanarak pigmentasyonları azaltabilen bir prosedürdür. Uygulanacak seans sayısı hastalığın derecesine göre farklılık gösterebilir.
Pigmentasyon tedavisindeki diğer bir seçenek laser uygulamadır. Özellikle dirençli olgularda tercih edilen bu prosedür melanin pigmenti içeren hücreleri yıkarak derinin üst katmanını soyar ve bu sayede etkili olur. Daha sonra hücreler tekrar yenilenir. Bazı vakalarda lazer ve kimyasal peeling yöntemlerinin bir arada uygulanması daha etkili sonuçlar alınmasını sağlar. Lazer tedavisi sırasında kaşıntı, yanma, morarma, ağrı ve kabuklanma gibi yan etkilerle karşılaşılması olasıdır.
Cilt lekelerinin tedavisi amacıyla uygulanan yöntemlerden biri dermapendir. Dermapen prosedürü sayesinde geniş gözenekler daraltılabilir, ciltteki renk eşitsizliklerinin giderilmesi mümkün olur. Dermapen deri altındaki kolajen üretimini hızlandırır. Bu özelliği sayesinde en etkili cilt gençleştirme prosedürlerinden biri olduğu kabul edilir. Bu sayede cildin daha genç bir görünüme kavuşması ve lekelerin azaltılması amacıyla sık uygulanan prosedürler arasında ilk sıralarda yer alır. Bu prosedür kapsamında 0.02 mm inceliğindeki mikro iğneler kullanılır. Bu iğneler cilde hızlıca ve dik bir şekilde batırılıp çıkarılır. Ciltte mikroskobik kanalların açıldığı bu yöntemde doğrudan deri altı hedef alınır. Böylece cildin kendi kendini iyileştirme özelliği aktive edilir. Dermapen prosedüründe bu süreç cildin en üst tabakası olan epidermiste herhangi bir zarara neden olunmaksızın gerçekleştirilebilir.
Cilt lekelerinin tedavi edilmesi amacıyla en sık uygulanan yöntemlerden biri mezoterapidir. Mezoterapinin başarısı, tedavi edilmek istenilen lekenin cinsine en uygun özellikte maddelerin bir araya getiriliyor olmasına bağlıdır. Lekenin cinsine göre en uygun karışım hazırlandıktan sonra ince uçlu enjektörler deri altına enjekte edilerek prosedür gerçekleştirilir. Lokal anestezi altında gerçekleştirilen prosedür genellikle 2 haftalık aralarla 4 ila 6 seans halinde uygulanır.